En yeni videolar
22 10 2022
19.10.2022
Kültürel miras niteliğindeki ahşap bitirme ve süsleme elemanlarının konservasyonu
12.10.2022
“Geleneksel ahşap taşıyıcı sistemli yapıların restorasyon çalışmalarında bodrum kat uygulaması ve karşılaşılan sorunların çözümü
08.10.2022
17.08.2022
1)BIM Kavramları
2)BIM’e Geçiş Süreci
Mikro Adaptasyon
Makro Adaptasyon
Ülke
Düzeyinde BIM’e adaptasyon çalışmaları kapsamında Çevre Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanlığı’na yapılan “Türkiye Ulusal BIM Şartı”nın yol
haritası TMMOB organizasyonu olarak yapılabilecekler üzerine
öneriler
Küresel BIM Yöneticisi Mimar
Barış Canpolat’ın makro düzeyde BIM’e adaptasyon ile ilgili değerli
görüş ve çalışmalarını aktardı.
Afet Farkındalık Eğitimi
9. Yılında Gezi Direnişi! Nasıl Başladı, Neler Oldu? | Hatırla
#gezi #geziolayları #hatırlaGezi Parkı Olayları 9. Yılında! Neler Olmuştu, Nasıl Başladı ve Nasıl Bitti?
KRT TV
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi olarak büyük usta Mimar Sinan’ı, ölümünün 434. yılında düzenlediğimiz bir programla andık. Mimar Sinan Türbesi’nde yapılan anmanın ardından, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Karaköy Binası’nda bir söyleşi gerçekleşti.
Söyleşide; tarihi çevrede bir uygulama pratiği olarak süregelen sokak sağlıklaştırma ve kentsel tasarım projelerindeki “koruma ve tasarım” yaklaşımları ile “yeni” tekil yapılar ve kentsel siluetteki etkileri gibi konular üzerinden bir tartışma gerçekleşti.
Gezi ülkemizin toplumsal tarihinin en parlak ve onurlu sayfasıdır!
En açık hali ile bir kez daha söylüyoruz!
GEZİ ülkemizin toplumsal tarihinin en parlak ve onurlu sayfasıdır!
Gezi Direnişi Anayasal bir zeminde gerçekleştiği yargı kararlarıyla iki kez tescil edilmesine rağmen, hukuka ve gerçeğe aykırı, tümüyle mesnetsiz iddialarla, üçüncü kez yargılanmak isteniyor. Toplumsal muhalefetin en temel hak ve talepleri suç unsuru gibi gösterilmek, barışçıl direnişin tarihsel ve meşru gerçekliği ısrarla çarpıtılmak, karalanmak isteniyor.
Niyetinizi ve korkularınızı biliyor, bu beyhude çabalarınızı reddediyoruz! Çünkü Gezi’yi yaşadık, biliyoruz! Gezi, bu ülke tarihinin en demokratik, en barışçıl, en yaratıcı, en katılımcı, en kapsayıcı, en kitlesel hareketidir. Hep birlikte konuşup karar vermenin, fikri ve hayatı paylaşmanın, yaşama her boyutu ile sahip çıkmanın duvar yazısı olmuş halidir. Ölümcül polis şiddetine karşı her şehirde yankılanan barışçıl ve haklı tepkinin adıdır.
2013 Mayıs’ının son günlerinden başlayıp Haziran boyunca devam eden, ülkemizin bugününü etkilediği gibi geleceğini de etkileyecek olan Gezi’nin tüm renkleri;
Parklarına ve meydanlarına sahip çıkmak için barışçıl bir biçimde slogan atarak, şarkı söyleyerek sokağa çıkanlar;
Biber gazından ya da gözleri kör eden gaz fişeğinden, o korkunç polis şiddetinden etkilenenleri tedavi etmek için gönüllü nöbet tutan doktorlar, hemşireler, sağlık memurları;
En demokratik haklarını kullanırken hukuksuz uygulamalara maruz kalan insanları korumak için seferber olan avukatlar;
Gezinin haklılığını ve bu haklılığa karşı gösterilen şiddeti protesto amacıyla ülke genelinde 2 gün boyunca grev yaparak iş bırakan kamu emekçileri;
Şiirleri ve öyküleri ile şehirlerin meydanlarını edebiyat matinelerine çeviren öykücüler, şairler; Enstrümanları ile meydanları ve parkları renklendiren müzisyenler, ya da hiçbir enstrüman kullanmadan müzik ziyafeti veren korolar;
Ülke tarihinin en kitlesel, barışçıl ve demokratik halk tepkisini haberleştiren gazeteciler, radyocular, televizyoncular;
Ülkenin çok sesli, demokratik ve çağdaşlaşma sürecinde bir adım olan Gezi’de “ben de vardım!“ diyen oyuncular, sanatçılar, yönetmenler;
Sendikalı ya da sendikasız, güvenceli ya da güvencesiz, ücretli ya da işsiz, ülke, yaşam ve emek üzerinden hak talep eden inşaat işçisinden plaza çalışanına binlerce emekçi;
Hukuksuz ve kent katili imar planlarına karşı teknik ve yasal çerçevede mücadele eden mühendisler, mimarlar, şehir plancıları;
Şiddete uğrayan kırmızılı kadınlar, Taksim Meydanı’nda sabaha kadar piyano çalan sanatçılar, duran adamlar, toma karşısında bedenini siper edenler, ağaçlara sarılan insanlar, kararlı duran milletvekilleri, çocuklarını almak için değil yanlarında olmak için gelip zincir olan anneler; duvar yazılarıyla, yaratıcı zekalarıyla dostu düşmanı hayran bırakan ve geleceğe umut aşılayan gençler, kadınlar, lgbti+lar, taraftar grupları; penguen kanallarının önünden ayrılmayan plaza çalışanları; meydanlarda kandil kutlayan ve yeryüzü sofraları kuranlar; kütüphaneleri, emzirme çadırlarını, dilek ağaçlarını yapanlar ve gecenin üçünde bunları korumak için elele verenler;
Yargılanamaz, suçlanamaz ve kirletilemez!
9 yıl geçti, ancak Gezi Direnişi tüm berraklığıyla, tüm haklılığıyla var olmaya devam ediyor. Ama bugün, tüm dünyada kabul gören bu haklılığa rağmen, Taksim Dayanışması’ndan kent, demokrasi ve hukuk emekçisi arkadaşlarımız Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman ve Can Atalay’ın da aralarında yer aldığı itham edilenlerin şahsında, ülkemizin 80 kentinde Gezi’ye katılarak anayasal haklarını kullanan, demokrasiye güç vermiş milyonlarca yurttaşımız bir kez daha haksızca yargılanmak isteniyor. Daha önce iki kez aynı ithamlar karşısında haklılığı ispatlanan Mücella Yapıcı hakkında müebbet, Tayfun Kahraman ve Can Atalay hakkında onlarca yıl hapis talep ediliyor. 2017 yılından bu yana, somut hiçbir delil olmadığı halde siyasi bir tutsak olarak tutukluluğu devam eden Mehmet Osman Kavala hakkında müebbet isteniyor.
İstedikleri sadece bu değil. Gezi’nin Haksızlığa, adaletsizliğe, keyfiliğe, dayatmaya, baskıya karşı direnmenin adı olduğu, bir parktan tüm ülkeye ve dünyaya yankılanan kente, doğaya, yaşama sahip çıkanların hep bir ağızdan, bir arada söyledikleri şarkı olduğu unutturulmak isteniyor.
Gezi’nin emekten yana, yoksuldan yana, doğadan yana, ezilmişten yana, ötekileştirilenden yana, kadından yana, barıştan yana her direnişin içinde yer alacağı, direnen herkesin dilinden düşürmeyeceği bir şarkı olduğunu unutturmak istiyorlar.
Bu şarkıyı susturmak için iktidar sahiplerinden güç alan, hukuk ve kural tanımaz polis şiddetinin yaşamlarımızı nasıl kararttığını unutmuş değiliz. Onlarca arkadaşımızın gözlerini kaybetmesinin, binlercesinin yaralanmasının, bunun ardından faillerin ve azmettiricilerin cezasız bırakılmasının böylesi bir kural tanımazlıktan beslendiğine şahit olduk. Ethem Sarısülük ile Medeni Yıldırım’ı öldüren polis ve jandarma kurşunlarının, Ali İsmail’e yönelen ölümcül tekmelerin sahiplerinin, Abdullah Cömert’i, Ahmet Atakan’ı, Berkin Elvan’ı yaşamdan koparan biber gazı fişeklerinin, Hasan Ferit’i vuran mafya bozuntularının ve Mehmet Ayvalıtaş’ı bizden alan pervasızlığın bu hukuksuzluktan güç aldığını biliyoruz.
Gezi sürecine dair dava edilmesi, yargılanması gereken birileri varsa, amansızca ve kural tanımadan işte bu ölümlere ve yaralanmalara neden olanlardır.
Gezi Direnişinin tarihsel gerçekliği, hayali senaryolara dayanan suçlamalarla, insanları iddianame bile olmadan aylarca yıllarca tutuklu bırakmakla, tarafsızlığı çoktan tartışmalı hale gelmiş mahkemelerinizin zorlamasıyla değiştirilemez.
Bu akıl ve hukuk dışı dava derhal geri çekilmeli, kurgu ithamlarla yargılanmak istenen arkadaşlarımız hakkındaki iddialar düşürülmeli, somut hiçbir delil olmadığı halde siyasi bir tutsak olarak tutukluluğu devam eden Mehmet Osman Kavala derhal serbest bırakılmalıdır. Ülke tarihinde bir onur sayfası olarak yer alan Gezi Direnişi’ni, bu ülkenin geleceğine sahip çıkan demokrasi ve özgürlük çığlığını karalama çabasından artık vazgeçin.
Bu ülkeye birgün demokrasi gelecekse, onca baskı ve şiddete rağmen kısamadığınız seslerin Gezi’deki yankısından gücünü alacaktır. 2013’ün Haziran’ında Gezi Parkı’ndaki o rengarenk dayanışmacı anlayışı sahiplenen tüm yurttaşları, özgürlük ve demokrasi talebiyle ülkemizin geleceğine umut olan tüm kurumları, terör, darbe, dış güçlerin oyuncağı gibi asılsız ithamlarla lekelenmek istenen Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Çünkü zeytinlerin, derelerin, doktorların, gazetecilerin, avukatların, öğrencilerin, akademisyenlerin, kadın hareketinin, lgbti+ların yanında hep birlikte kol kola girip baskılara karşı direnmeye devam etmenin yolu, kısacası demokrasinin yolu Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaktan geçiyor. Biliyor ve inanıyoruz ki:
GEZİ eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi için bu Ülkenin sönmeyecek umududur.
TAKSİM DAYANIŞMASI
Yonetmen: Fatih Pınar, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi
Mimarlık alanına kadınların katkısını tartışmak ve onurlandırmak üzere sizleri 10 Mart 2022 günü saat 18:30’da düzenlenecek olan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Mimarca Bakmak” başlıklı söyleşiye davet ediyoruz. Kadınların ürettiği doğaya ve topluma duyarlı, barışçıl, kapsayıcı ve nitelikli yapılı çevreleri kutlamak ve bu önemli alandaki mücadeleyi desteklemek için düzenlenen etkinlikte Prof. Dr. Özlem Erkarslan ve Y. Mimar Büşra Al konuşmacı olacak. Mimarlar Odası’nın ilk kadın Genel Başkanı olan Prof. Dr. Deniz İncedayı’nın açılış konuşmasını yapacağı programda moderatörlüğü Prof. Dr. Ayşen Ciravoğlu üstlenecek.