En çok izlenen videolar

MimaristTV
20 Görüntülenme · 3 yıl önce

⁣Video hakkında henüz açıklama girilmemiş.

MimaristTV
19 Görüntülenme · 3 yıl önce

⁣Mimar, yazar Simlâ Sunay ve sosyoloji doktora öğrencisi Özlem Türkdoğan, Mekânda Adalet Derneği araştırma bursuyla yaptıkları “Camilerin Toplumsal Cinsiyet ve Mekân Odaklı İncelenmesi; İstanbul Örneği” başlıklı araştırma sonuçlarını sunacaklar.


⁣“Mekânın tahsis edilmesi ve kullanılması politik eylemlerdir. Sahip olduğumuz/olmadığımız/engellendiğimiz mekânlar bizi güçlendirebilir veya güçsüzleştirebilir. Mekânlar geliştirebilir veya kısıtlayabilir, besleyebilir ve yoksullaştırılabilir. Tüm kadınların temel ihtiyaçlarını destekleyecek mimari düzenlemeler için hak talep etmeliyiz.”Leslie Kanes Weisman

⁣2000’lerden sonra artan bir şekilde camilerde kadınlara sadece cinsiyetlerinden ötürü dar, küçük, karanlık, mihrabı ve imamı görmeyen, paravanlarla, paravan üstü perdelerle ya da sadece perdelerle kapatılmış arka ve yan sahınlarda, merdivenli dolaşımın şart olduğu asma katlarda veya rutubetli bodrum katlarda konumlanan “ara” mekânlar “verilmektedir”. Cuma vakti kadın mahfilleri erkeklere ayrılmaktadır. Bu araştırma; toplumsal cinsiyet ve mekân odağında camileri ele alırken kadınların camilerde uğradığı ayrımcılığa dikkat çekmeyi umarak, mekânı ortaya çıkaran gücün toplumsal yapıların sonucu olduğunu belirtmeyi, mekânda ortaya çıkan ayrımcılığın nedenlerini, mekândan topluma etkilerini araştırmayı; toplumsal cinsiyet rolleri eksenindeki ayrımcılık biçimlerine sahadan bakmayı ve aşina olunan mekânsal ayrımı bilinen kılmayı amaçlamaktadır. Bu ayrımcılık insan haklarını, inanç özgürlüğünü, kadın haklarını, eşit kamusal mekân ve eşit kamu ekonomisi hakkını olumsuz etkilemektedir. Dolayısıyla mekânsal eşitlik ve adalet kavramı ile doğrudan ilişkilenmektedir. Makalede aynı zamanda camide ortaya çıkan kadınlık ve erkeklik durumlarını anlamaya çalışmak, kadınların mekân kullanım deneyimlerini, mekânın ürettiği ilişki biçimleri üzerinden tespit ve analiz etmek, feminist ideolojinin kadının kamusal alana çıkış mücadelesine camilerdeki eşitlik arayışını da eklemenin önemine dikkat çekmek istenmektedir. Sosyoloji ve mimarlık disiplininde, nitel bir saha araştırmasına dayanarak İstanbul’da on camide saha çalışması yürütülmüştür. Kadınların mahalle camilerindense daha çok merkezi ve tarihi camileri tercih ettiği bilindiğinden on camiden altısı bu özelliktedir. Camilerde katılımcı gözlem yapılmış, etnografik gözlem notları tutulmuş, proje gözlem formu hazırlanmıştır. Camide bulunan kadın ve erkek kullanıcılarla, din görevlileriyle, güvenlik ve temizlik görevlileriyle; kadın mahfilleri, kadınların camileri kullanımı, mekânsal sorunlarına dair görüşülmüştür. Camilerde karşılaşılmış kişilerle derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Kuramsal ve tarihsel çerçeve bağlamında alanında uzman mimar, restoratör mimar, sanat ve mimarlık tarihçileriyle kaynak görüşmeci olarak temas kurulmuştur. Araştırmanın sınırlılığını cami ana mekânı(harim), son cemaat yeri ve avlu oluşturmaktadır. Camiler arasında kadın kullanımı ve mekân ilişkisi tutarlılık göstermez, camiler mekânsal olarak mutlak değildir. Makale buradan hareketle, camilerin çelişkili mekânlar olduğu iddiasını, kadınların güncel direncini de dâhil ederek tartışmaya açar.

MimaristTV
18 Görüntülenme · 3 yıl önce

⁣Bildiğiniz gibi son yıllarda; tüm yaşamsal, doğal, tarihi, kültürel, kamusal varlıklarımız; akıl almaz bir ısrar ve hızla, çılgın/ mega diye adlandırılan şov projeleri eşliğinde; devlet garantili kâr ve iş alanı olarak küresel şirketlerin emrine ve ilgisine sunulmaktadır.



Yaşamsal ve kamusal varlıklarımızı; doğal, tarihi ve kültürel değerlerimizin korunması ilkesi çerçevesinde toplum ve kamu yararına uygun olarak değil küresel rant sermayesinin ihtiyaç bildirimine göre değerlendirmeyi kalkınma ve büyümenin temeli olarak kabul eden bu anlayışın son kurbanlarından birisi de Karaköy/Galata/Salıpazarı kıyı bölgesindeki doğal, tarihi ve kültürel mirasımız olmuştur.



İstanbul'un yük ve yolcu taşımacılığı Cenevizler Dönemine kadar dayanan ve yapımına 1892 yılında başlanan Karaköy (Galata) Rıhtımı ve Türkiye Denizcilik İşletmeleri'ne bağlı 'İstanbul Liman İşletmesi' olarak faaliyetin sürdüğü Salı Pazarı Liman Bölgesi, Galata Kulesi, Kılıç Ali Paşa Camii, Tophane Çeşmesi, Nusretiye Camii, Nusretiye Saat Kulesi, Tophane-i Medrese-i Amire Binası, Sokullu Camii gibi eserlerle aynı konumda olup İstanbul siluetinin çok önemli bir parçasıdır.


Mimar Prof. Dr. Rebii Gorbon tarafından tasarlanan ve 1940'larda inşa edilmiş bulunan erken Cumhuriyet döneminin özgün yapılarından Karaköy Yolcu Salonu'nun, hiçbir önlem alınmadan çevrede deprem etkisi yaratan gece yarısı yıkımından sonra yeniden gündeme gelen ve odamızca dava konusu edilen Galataport projesinin içerdiği fonksiyonlar itibariyle yarattığı ve yaratacağı tahribat son derece ciddi boyutlara varmış durumdadır.17 Şubat 2017 günü yıkılan Karaköy Yolcu Salonunun yanı sıra İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun10.01.2001 gün, 12528 sayılı kararıyla korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilip Kurulun 05.03.2015 gün, 3211 sayılı kararıyla koruma grubu I olarak belirlenen, İstanbul İlçesi Kemankeş Mahallesi Kemankeş Caddesi,112 pafta, 78 ada, 6-7 parsellerdeki Paket Postanesi de yıkım kararı olmadan güçlendirilerek korunmasına dair raporlar bulunmasına rağmen üç cephesinin dış duvarları dışında tamamen yıkılmıştır.
Yine aynı kurulun 05.03.2015 tarih ve 3211 sayılı kararıyla 1.grup korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilli,1910 yılında inşa edilen Çinili Rıhtım Han ve İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nun 10.01.2001 gün ve 12528 sayılı kararıyla tescilli bulunan 112 pafta,78 ada, 2 parseldeki Merkez Rıhtım Han da aynı benzer uygulamaya maruz kalmaktadır.



İstanbul II Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun, inşaat uygulamasına yol açan 09.06.2016 tarihli 4459 no'lu kararıyla, 78 Ada 5 parselde yer alan Antrepo-20 yapısının yıkılması dışında tescilli yapıların restorasyon projelerinde söz konusu yapıların korunmasının esas alındığı görülmektedir.



Ancak, İstanbul limanın ihtiyacı olan ofis, yolcu salonu, idare, gümrük gibi kullanışlara göre inşa edilmiş bulunan tarihi yapılar; topluca otel fonksiyonuna dönüştürülmüş ve korunması öngörülen tarihi binaların altına; zeminin dolgu ve çok hassas olduğu bu bölgede, komşu yapıları ve tescilli yapıların fiziksel bütünlüğünü risk altına alan bir biçimde bu otellere hizmet verecek servis alanları mutfak spa otopark vb. gibi bodrum katları inşası öngörülmüştür.



Daha da vahim olarak tarihi Dersaadet rıhtımlarına ek olarak Cruise gemilerin yanaşabilmesi ve tarihi rıhtım yapılarını güçlendirilmesi amacıyla inşa edildiği söylenen ve inşası sırasında ortaya çıkan (kaynağa 10 m mesafede titreşim hızı 10,95 mm/sn, 11 m mesafede 9,96 mm/sn, 20 m mesafede ise 5,48 mm/sn olarak belirtilmiştir.) vibrasyonlar ile proje alanındaki tarihi binaların cephelerinde ve yakın çevrede gözle görünür hasarlar yaratan ek rıhtım yapısı ise "yarı kamusal alan" gibi planlama literatüründe bulunmayan bir tanımlamayla söz konusu otellerin havuz ve dinlenme terası olarak planlanmıştır.



Ayrıca yine Kılıçalipaşa Mahallesi, Amerikan Pazarı Sokak,139 pafta,2498 ada, tescilli 72 ve tescilsiz 73,74 parseller olarak onaylan projelerde; zemin üstü tamamen alışveriş merkezi ve ofis bloklarına ayrılmış, gümrük ve ulaşım dahil tüm liman faaliyetleri bodrum katlara atılmıştır.



Gerek riskli zemin yapısı gerekse liman faaliyetleri ve trafiği açısından kabul edilemez ve plan kararlarına açıkça aykırı olan bu durum başta Mimar Sinan'ın eseri olan Kılıçali Paşa Camii, Tophane Çeşmesi, Nusretiye Camii ve Nusretiye Saat Kulesi'ni tehdit altına almakta ve Salıpazarı art alanında geri dönüşü mümkün olmayacak zararlara yol açma riskini taşımaktadır.



Bütün bu riskler ve kamu yararı göz önüne alınarak meri imar planına, Anayasanın ilgili maddelerine, ilgili geçmiş kurul kararları ve ilkelerine, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasına, 3621 sayılı Kıyı Yasasına, Evrensel ve Ulusal Koruma ilkelerine aykırı bulunan; İstanbul 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun 09.06.2016 günlü ve 4459 sayılı, 09.06.2016 günlü ve 4460 sayılı ve 09.06.2016 günlü ve 4462 sayılı sayılı kararları ile devam eden uygulamaların daha da fazla geri dönüşü olmayan zararlara neden olmaması için; ivedilikle yürütmesinin durdurulması ve iptali için yargıya başvurulmuştur. Ancak bu dava; şimdiye kadar rastlanmayan bir hızla, idari yargı tarafından dosyası dahi açılmadan hukuken kabulü mümkün olmayan bir gerekçeyle usul açısından iptal edilmiştir. Bu karar tarafımızdan temyiz edilmiştir.



Sonuç olarak yıllardır, konu ile ilgili meslek odalarının ve ilgili kurumların uyarıları, kurul kararları, açılan davalar, iptal kararları ve bilirkişi raporlarına rağmen 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun kıyılarımıza ilişkin yapı kısıtlarını ortadan kaldırmak için; kurvaziyer liman kullanışı ve ülkenin imajını üst seviyeye çıkaracak tesisler gibi bilimsel ve hukuki olmayan terimlerle Kıyı Kanunu'na eklenen kurvaziyer liman maddesi kullanılarak hukuka karşı hile ile son derece önemli kamusal bir alan yoğun bir yapılaşmaya açılmış ve uygulamayla birlikte yıllardır uyardığımız riskler ortaya çıkmaya başlamıştır.



Proje alanı içinde rıhtım yapıları için çakılan kazıkların yarattığı hasarlarının yanı sıra hiçbir önlem alınmadan yapılan zemin çalışmaları sırasında enjekte edilen beton, komşu binaların zemin katlarından ve yollardan fışkırmakta, alt yapı sistemlerinin, çevre binaların fiziksel bütünlüğünü tehdit edecek biçimde zemin morfolojisi bozulmakta başta Kemankeş Caddesi olmak üzere inşaattan etkilenen bölgede ciddi çatlak, kayma ve deformasyonlar oluşturmaktadır.



Salı Pazarı Limanı Deniz Turizm Tesis Alanı (Kruvaziyer Liman) inşaatı kapsamında oluşan yıkım ve hasarlar ile inşaat çevresindeki yapıların can ve mal güvenliğini tehdit eden inşai uygulamalar, zorunlu olarak kamuoyunu bilgilendirmek üzere bulunması gereken inşaat ruhsat tabelaları yerine; yapılan uygulamalarla ilgisi olmayan slogan ve fotoğraflar ile süslenmiş perde duvarlar ardına sığınılarak yapılmaktadır.



Tüm bu nedenler ile, yatırımcı şirket dahil olmak üzere ve bu inşai uygulamalara izin veren ve denetim sorumluluğu bulunan kamu idarelerinin yetkilileri hakkında soruşturma başlatılarak eylemlerine uyan suçlardan haklarında ceza davası açılması talebi ile Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmuştur.



Yaşamsal ve kamusal varlıklarımızın; doğal, tarihi ve kültürel değerlerimizin bilinçsizce talan edilmesine yönelik uygulamalara dün olduğu gibi bugün de "Hayır" demeye; mesleki, bilimsel ve etik ilkeler ışığında kamu ve toplum yararına her türlü hukuki girişimde bulunmaya devam edeceğimizi kamuoyuna saygı ile duyururuz.



Saygılarımızla.
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi

MimaristTV
18 Görüntülenme · 3 yıl önce

⁣Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi 43. ve 44. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı C. Sami Yılmaztürk’ü anmak üzere ailesi, meslektaşları, çalışma arkadaşları, dostları ve mücadele arkadaşları bir araya geldi.



7 Mart 2019 Perşembe günü saat 19.00’da Mimarlar Odası Karaköy binasında gerçekleşen anma toplantısında, Sami Yılmaztürk’ün çektiği fotoğraflardan oluşan “Sami’nin Penceresi” başlıklı serginin de açılışı yapıldı.

MimaristTV
18 Görüntülenme · 3 yıl önce

⁣Video hakkında henüz açıklama girilmemiş.

MimaristTV
17 Görüntülenme · 3 yıl önce

⁣"Ayın Konuğu" buluşmaları kasım ayında Arkeolog Güneş DURU'nun "İnsan ve Mekanın Dolanık İlişkisi" başlıklı sunumuyla devam etti. DURU'nun sunumu 12 Kasım 2016 Cumartesi günü Karaköy binamızda gerçekleşti.


"İnsan ve Mekanın Dolanık İlişkisi"
"Barınma zorunluluğuyla başlayan insan-mekan ilişkisi öngörülemeyen yeni deneyimler, sorunlar ve bu sorunlara ilişkin çözüm arayışlarını ve yeni icatları beraberinde getirirken el yordamıyla oluşturulan mekanlar zamanla insanı biçimlendirmeye başlamış, bir anlamıyla evcilleştirmiştir. Ölçeği değişse de insan ve mekanın karşılıklı, dolanık ilişkisi tüm toplumsal dinamiklerin merkezinde olmuştur.



İlk yerleşik toplulukların çözüm arayışları, sosyal rekabet ve bir dizi benzeri olgu "Mimarlığın" ortaya çıkmasına neden olurken, değişen mekan kavramı özel ve kamusal alan arasındaki ayrışma ve çatışmaları da beraberinde getirmiştir."



Güneş Duru
25 yıldır pek çok arkeolojik araştırma ve kazı projesinde yer alan Dr. Güneş Duru arkeoloji, mimarlık ve antropoloji gibi farklı disiplinleri bir araya getirerek, insan ve mekan arasındaki dolanık ilişkinin değişim dinamikleri kadar, mimarlığın ortaya çıkış sürecinin de izlerini sürmektedir.

MimaristTV
17 Görüntülenme · 3 yıl önce

⁣Nezih Eldem ve Mekanı Ögrütlemek Çizginin Gücü. Detaya Hakimiyet. Elverişlilik.

MimaristTV
17 Görüntülenme · 3 yıl önce

19. Yüzyılda İstanbul'un Değişen Mimari Dokusunda Güçlü Bir Etken Olarak Askeri Yapılar



19. YÜZYILDA YENİDEN BİÇİMLENEN KENT: İSTANBUL



İstanbul, özel coğrafi konumu nedeniyle tarihöncesi çağlardan bu yana tercih edilen bir yerleşim yeri olmuştur. Kent, tarihsel süreç içinde Bizans, Osmanlı gibi büyük devletlere de başkentlik yapmış ve binyıllar içinde görkemli anıt yapılarla donatılmıştır. İstanbul’un çekici topografik özellikleri de anıtların yer seçiminde etkili olmuş, böylece doğal ve mimari çevre birlikte özgün bir kültürel peyzaj oluşturmuştur. Günümüz İstanbul imgesinin kanıtı olan ve sıklıkla koruma sorunlarına dikkat çekilen “tarihi yarımada silueti”, aslında zaman içinde pek çok değişim yaşayarak bugüne ulaşmış olan ve İstanbul’un geçmişindeki farklı dönemlerin, farklı kültürlerin izlerini taşıyan bir bütünlüktür.



İstanbul bu özel kültürel değeri ve mimari kimliği ile 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine girmiştir. Böylece İstanbul’un geçmiş yaşamının bugüne ulaşan izlerini ve kanıtlarını oluşturan anıt yapılar ve kentsel dokular kendi uyumlu bütünlüğü içinde küresel ölçekte saygı duyulan ve korunması önemsenen bir değer olarak kabul edilmiştir. Ancak her ne kadar kentimizin görkemli geçmişi ve etkileyici görüntüsü ile övünsek de, İstanbul bugün önemli koruma sorunları yaşamaktadır. Tarihi kent üzerindeki rant baskısının olumsuz etkisi ve yanlış koruma politikaları, İstanbul’un özgün tarihi kimliğini ve mimari değerini tehdit etmekten öte dönüştürmeye başlamış durumdadır. Bu bağlamda doğru koruma politikalarını geliştirebilmek ve yanlış uygulamalara karşı durmak için bir yol da İstanbul’u çok katmanlı çok kültürlü kimliği ile doğru tanımak ve anlamaktır.



Bu kapsamda TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi olarak “İstanbul’u Tanımak, İstanbul’u Anlamak” başlıklı yeni bir seminer dizisi ile tarihöncesinden günümüze kentin farklı dönemlerine ışık tutan farklı uzmanlık alanlarından araştırmaları bir araya getiren seçkiler oluşturmayı planladık. Bu bağlamda seminer dizimizin birincisinin konusu “19. Yüzyılda Yeniden Biçimlenen Kent: İstanbul” olarak belirlenmiştir. 19. yüzyılda yangınlar nedeniyle boşalan büyük kentsel alanlarda gerçekleştirilen yeni imar uygulamaları, İmparatorluğun bu “uzun yüzyılının” zor yaşanmışlıklarının bir yansıması olarak nüfusun hızlı artışı ve demografik değişkenliği, gerek kentin merkezi olan Tarihi Yarımada’da gerek Üsküdar, Beşiktaş bölgelerinde yeni ve görkemli kargir yapılaşmalarla büyüyen ve değişen kent üzerine konunun uzmanları sunumlarıyla seminer dizimize katkıda bulunacaklardır.



TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi

MimaristTV
16 Görüntülenme · 3 yıl önce

Gezi 5 Yaşında! Karanlık Gider, Gezi Kalır!




6. sayfadasınız. Toplam sayfa sayısı 7